Tuesday, July 03, 2007

End of my morocco adventure (needs proofreading)

I left Morocco on the second of July. The day before, I had some time with Siham. I will really miss my first friend from Morocco.
Everything went as smooth as it could go. I was quite worried actually; about getting my pay on time, how much will I have to pay for excess baggage, and about finding my way to airport. Until the last day, I was still getting lost so easily despite all my familarity after a year. Many times, in spite of my will, I was choosing the unfamiliar paths just to experience new things, and of course ending up with asking the way out every 5 minutes. Finding your way is about knowing the right time to ask for help. If you are late in asking, you miss a turn, and lose an hour, thus smoke 3 more cigarettes, which is a nasty consequence of stress.

I didn't pay for excess baggage which I actually was over by 20 kg. Thanks to my charm, Moroccan girls were always kind to me, and actually i loved them, but no, unfortunately I left Morocco alone.

I got my pay on time, thanks to payroll manager, great guy he was. And the day before, I had the greatest time with the guys in Turkish school. Exchanging gifts and promissing to keep in touch.

After 4 hours flight, I arrived Istanbul with an hour delay. Being stuck in Casablanca airport didn't really bother me at all, since I was so happy for going home. I missed Turkish food, and Istanbul more than anything else. It was so nice to see my family, and to know I will see my friends soon.

At the end of my story in Morocco, I can easily say I am happy with it, and learnt a great deal about life in a foreign country. For sure, it helped me a lot in order to be a better me.

Thank you for reading this blog for the last 15 months, i will continue writing from time to time, if only Ozay decides to go to Ifrane instead of me. See you in Lausanne.

To be continued at


Wednesday, June 27, 2007

Sene sonu neler oldu neler...

Carsamba gunu yarim gunun sonunda hazirladigim asagidaki vidyoyla seneyi bitirdik ve aksami insanlarla vedalastik.


Nina ve Ravi bu sene tanidigim en normal insanlardi. Nina Japon asilli, Ravi ise Hint. Ikisi de Kanada vatandasi, ve uzun zamandir evliler, ancak ruhlari genc bu arkadaslarin 40inda olduklarina inanmak zor. "Bunlar normal ise digerleri nasillar acaba?", dediginizi duyar gibiyim. Nasil olduklarini giybet olmasin diye anlatamiyorum, ancak kisa bir ozet gecebilirim.

Culya hanim lise mudur yardimcisi oldu. [Vay be Katrine, ne mukemmel bir secim?] Culya seneye anaokulu ogretmeni olarak basladi, en son olarak lisede ingilizce ders dolduruyordu, sonra bir anda mudur yardimcisi olup Michelle'in, benim, ray'in amiri olarak terfi etti. Benim icin hava hos, ama Michelle'e yazik yani. Seney buyuk cingar cikacak gibi gorunuyor.

Katrine seneye yok. Isine son verdiklerini yeni ogrendim.
Belki sebep bu olaylar degil, belki universite baskani daha Michelle'in mektubunu okumamistir bile; ancak sonucta Katrine gidiciydi. Bu kadar hata ustune hata, ancak buraya kadar dayanabildi...

Maryanne zaten Kanada'ya geri donecegini soylemisti. En buyuk sok ise Fransizca ogretmeni Cathy'nin 11 sene sonra ayrilma karari oldu. Ben bu haberi herkesten once okul sekreterinden ogrenmistim. Kendisinin kac kulagi var bilmiyorum, ancak agzi oldukca buyuk.

Cathy Fas'li bir hocayla evli oldugu icin Fas'lilarin kategorisinde maas aliyor. O da bizim maasimizin ucte biri. Buyuk haksizlik tabii.

Karsi komsum Neil Kanada'ya doktoraya gidiyor. Adamdaki azme bakiniz. 40 yasin ustunde [harika bir ascidir kendisi bu arada], bu canayakin alayci [sarcastic] arkadas, bu yastan sonra doktora ogrencisi olup, 1000 dolar maasa ve ogrenci hayatina talim edecek. Bana iyi bir ornek aslinda.

Michelle Fas'a donecek gibi gorunuyor. Halbuki en cok sikayet eden o idi. Acikca "ben seneye yokum" diyordu. Eh, bu sayede bir cok istedigini yaptirdi aslinda Katrine'e. Mesela hicbir sali toplantisina katilmayarak bir rekora imza atti. Katrine acikcasi onunla ugrasmak istemedi. Aslinda o hicbir seyle ugrasmak istemedigi icin tum bunlar oldu.

Gecen haftalarda Dr. Bashir, yani Cathy'nin kocasi, Ankara'da 3 gun Ozay'in misafiri oldu. Ozay'in okulu bir cevre sempozyumu duzenliyordu. Ben de Dr. Bashir'i konusmaci olarak tavsiye ettim. Masraflari TUBITAK karsilamak uzere Dr. Bashir'i davet ettirdik. Ancak sonucta TUBITAK bursu vermedi, ve masraflar adamin cebinden cikti. Ben yerin dibine gormekle kalmadim, ulkemin adinin boyle basarisiz bir ise karistirilmis olmasindan dolayi sinir kupune dondum. Ancak Ozay adami misafirperverligi ve gulen yuzuyle etkilemis olmali ki, Dr. Bashir mutlu olarak geri geldi. Hatta Katrine'e mektup yazip, Ozay'i mutlaka buraya getirmesini istedi. Kisisel olarak ve buradaki gorevim geregi harika bir haber olurdu bu; seneye Fas'ta kalsaydim tabii. Oops, bu konuya daha gelmedik.

Wednesday, June 13, 2007

Ogrencilerimden secmeler

Fen dersi final sinavi oncesi ogrencilerimla bir iki Turkce muzik parcasi dinletmeye karar verdim.


Once Yuksek Sadakat'tan Kafile dinlerken Hamza costu,

Sonra Yassin Celik'in "Oyle bir gecer ki zaman ki" sini duyar duymaz gama gomuldu.


Son olarak Muslum Gurses calacaktim ki, Badr'in tenefuste moraran gozunu gordum, vazcaydim, bu cocuklar Baba'yi sinav oncesi kaldiramaz diye dusundum.

Monday, June 11, 2007

Ente ahmak ya Sidi



Haftasonu biraz kafa dinlemek uzere 7 saat surus uzaklikta favori sehrim Al Jadida'ya dogru yola ciktim. Meknes civarinda otoyolda para odemek icin durdum, parami odedim, ancak onumdeki bariyerin acilmasini beklerken, dikiz aynasindan hizla bir arabanin bana dogru geldigini farkettim. O an biraz arabayi one alip, adama durma imkani vermek icin hafifce gaza bastim, ancak onumde bariyer oldugu icin ancak yarim metre gidebildim ki aniden sarsildim.


20 sn arabanin icinde oylece durdum, o an aklima, simdi isin yoksa kasko'yla ugras, Culya'ya durumu acikla, haftasonu tatilim polislerle ugrasarak gececek diye dusunuyordum. Neyse, kendimi toparlayip, boynumu ogusturarak arabadan ciktim. Bana carpan arabaya bakinca bizim arabanin araksi gozumun onune geldi. kesin gocmustur simdi diye dusunuyordum ki BMW kullandigimi unutmusum.


Ucuz atlatmistim, adama donup, "deli misin?" babinda elimi kafama goturup salladim, Kafami degil, ellerimi. Anladigim kadariyla adamin frenleri bosanmisti, ve duramamisti. "Sadaka, sadaka" deyip basip giderken, Fas'lilarin kulturunde kazadan ucuz kurtulma manasinda sadaka verilip verilmedigini dusunmemistim. Yol boyunca ben o durumda ne yapardim diye vites kuculterek durma provalari yaptim. Tabii panik aninda ne olacagini bilemezsiniz.


Al Jadida muhtesem sakin bir yer, denizin kokusunu ozlemisim. Gece guzel fotograflar cektim ve boylece tripodumu kullanma firsatim oldu.

Saturday, May 26, 2007

Youtube censored

I was unable to access youtube for the last 3 days, thus couldn't watch the 125th episode of my favourite show, Avrupa Yakasi.
Well, there is no limit in Internet, I now use a proxy server.

Friday, May 25, 2007

Today was the last day of the Int.l week in Ifrane School. Everyone came to school dressed in traditional Moroccan style. I put on my jellabe and Fes. Some students in their kaftan, and some with their babusska slippers. On the right is Maryanne, aka Dr. H. and some of our students.

Sunday, May 06, 2007

Merzouga Sand Dunes

Here is the latest trip video to Merzouga Sahara Desert in Morocco.


Saturday, April 21, 2007

Ne yapmadim, daha ne yapacagim, seneye ne yapacagim?

Sondan baslayalim, ancak bu konuda medyaya cok sey soyleyemeyecegim, biraz RTE'nin cumhurbaskanligi secim taktigini uygulayacagim. Siz yakin arkadaslarim, eh ve ailem tabii, zaten biliyor ne olacagini. Radikal'deki papatya muneccimi gibi yapalim; burda, orda, burda, orda..Neeerde?

Gecen iki hafta Amerika'daydim; Serkan, Adem, ve Mehmet ile gorustum. St.Louis sehrinde NSTA konferansina katildim, cok verimli gecti. Illinois State University mathematik bolumu'ne 2008 icin doktora sozu aldim. Tabii sadece soz, ancak guclu bir gorusme oldu ve bence kabul sansim, eger GRE'de sacmalamaz isem, cok yuksek.

Fas'ta hala yapmadigim iki sey var; kuzeye Tanja'ya gitmedim, ve col'de deveye binmedim. Haftaya bir hafta tatilimiz var, senenin son ara tatili, belki 3-4 gunlugune bir yerlere gidebilirim. Ancak makale yazma konusunda hizimi almisken devam etmek istiyorum. Adem herhalde beni bulsa dilim dilim 'chavurma' yapar, bir haftadir onunla ortak yazacagimiz makaleye bakamadim.

Arabayi satacagim, yani ucte bir hissemi, ancak bizim culya hanim bu konuda zorluk cikaracak. Parami nasil alacagim bilmiyorum, gercekten zor olacak, ancak 800 euro'mu almadan buradan ayrilmaya niyetim yok acikcasi. maryan'de ayrilacagi icin, o kadar parayi mumkunu yok odemez, ayrica hanimefendi'nin annesi buradaydi;

-"aa, ama culya'nin parasi yok, yaz tatili'ne guney amerikaya gidecek", demez mi? Masanin karsisina atlayip bogazina sarilmama az kalmisti.

-"Anlasmamiz var, ortakliktan ayrilmak isteyene parasini odersin, ya da arabayi satar, parayi paylasiriz demistik?,

-"Yok, satmam, ama senin parani da vermem."

eh, boyle iste, ben ne yapacagimi biliyorum, TURK GUCU, geliyoooor, hehe...

Monday, January 29, 2007

Istanbul da Istanbul

Fas'ı sevmediğimden değil, ya da gurbet hasreti çektiğimden de değil, ama yalnız alışkanlığım haline gelen şehirden ayrılmak zorunda olduğumdan...Nisan 22'de, 5-6 öğrencimle birlikte bir haftalığına geliyorum tekrar inşallah. Necip Fazıl'ın ünlü şiirinden bir alıntı, kıymetini bilemeyenlere...

"CANIM İSTANBUL

"Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;

O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;

Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,

Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

İstanbul benim canım;

Vatanım da vatanım...

İstanbul,İstanbul...