Maha ve ailesi
Maha, bizim okulda Fransızca öğretmeni olarak görev yapıyor. Haftasonu bizi Meknes'te ailesinin evine davet etti. Maha'nın ailesi aslen Lübnan'lı, ancak 4 çocukları da Fas'ta doğmuş.
Ben, Sami, ve Julia, hep beraber Cuma akşamı yola çıktık. Grand taksi ile 1 saat süren yol sonunda Nadya Hanım ve Mustafa Bey'lerin evine ulaştık. Maha'yı tanıdığımız için önceden hazırlıklıydık ve hiçbirimiz yemek yememiştik.
Mustafa Bey ve eşi Nadya Hanım emekli matematik profesörleri, ve salonu kitaplarla ve tablolarla dolu küçük bir evde yaşıyorlar. Julia yol boyunca Sami'yle tazelediği Arapça'sını konuştururken, zaten akıcı olan Fransızca sayesinde oldukça rahat iletişim kurdu. Sami ise Arapça konuşuyordu, eh ben tercümelerle idare etmeye çalıştım. Hatta, Mustafa Bey,
- "eh sen şimdi ben Türküm, Türkçe'den başka dil öğrenmem dersin" diye takılırken, Julia'ya tüm Arapların uzun bir süre Türkler tarafından yönetildiğini açıkladı. Arapça kursuna başladığımı açıkladım, ve Arapça öğrenme isteğimi kibralıktan değil samimi olarak ifade ettim. Ancak bilinçaltımda, ve hatta belki yüzyıllardır çoğu Türk'ün bilinçaltında Mustafa Bey'in ifade ettiği düşüncenin var olduğunu itiraf etmeliyim. Osmanlı Imparatorluğu zamanında tüm tercümeleri ermeniler va yahudiler yapardı, Türkler dil öğrenme konusunda oldukça isteksizdiler ve bu nedenle de biraz beceriksiz ve tembel. Belki bir gün tüm dünya Türkçe konuşursa bu eksiğimiz de giderilir.
No comments:
Post a Comment